şahid [1] Tanık şahid [1] Tanık şahid [1] bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördüğü ve bildiği şeyler konusunda bilgi veren kimse [2] bir akdin yapılması...
Bozacının şahidi şıracı Bozacının şahidi şıracı. [1] "Toplumda uygunsuz işleri yapanlar kendi haklılıklarını, benzer kişileri göstererek savunmaya çalışırlar...
şahit (belirtme hâli şahidi, çoğulu şahitler) şahit -di [1] (hukuk) tanık Kendisine uzun uzun anlattığım hikâyemin şahidi yoktu. - R. H. Karay Arapça Türk...
[1] Şahid, delil, ispat KÚNOS, Dr. Ignaz (1902). Şeyh Süleyman Efendi, Çağatayca-Osmanlıca Sözlük. Budapeşte: Section Orientale de la Société Ethnographique...
şahitli (karşılaştırma daha şahitli, üstünlük en şahitli) [1] Şahidi olan Türk Dil Kurumuna göre "şahitli" maddesi...
şahitsiz (karşılaştırma daha şahitsiz, üstünlük en şahitsiz) [1] Şahidi olmayan Türk Dil Kurumuna göre "şahitsiz" maddesi...
yalancı şahit (belirtme hâli yalancı şahidi, çoğulu yalancı şahitler) [1] Yalancı tanık...
ile ilgili bilgi Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir. şâhidler. Görme, şahid olma. Müşahede etme. Görünecek halde şekillenme ====Köken===="Arapça"...
taʒ/ röportaj (belirtme hâli röportajı, çoğulu röportajlar) Bir haberin şahidi tarafından anlatılması. Medya ortamında yayımlanan söyleşi. röportaj adının...