göstermemek

göstermemek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi göstermez) '''göstermek''' -mez

birini veya bir şeyi işaretle belirtmemek

görülmesini sağlamamak, görmesine yol açmamak

anlatmamak, belirtmemek, beyan etmemek

bir şeyin etkisi altında tutulmamak

delille inandırmamak

açıklamamak, izah etmemek, öğretmemek

görevlendirmemek, vazifelendirmemek, yapmasını söylememek

güzelliğini ortaya çıkarmamak

herhangi bir şekilde değerlendirmeye yol açmamak

benzememek, görünmemek

sert bir şekilde karşılık vermemek

Heceleme: gös‧ter‧me‧mek

temsil etmemek

göstermek

Kimseyi parmağınla gösterme, çocuğum.

Kitaplarını bile göstermedi.

Bu sözle iyi niyetili olduğunu göstermedi.

Solmasın diye güneşe göstermedi.

Aleve gösterme onu sakın, parlar sonra!

Teoremin doğru olduğun gösterememiş, adeta içinde kalmıştı.

Yol göstermedi, insancıklar ne yapacağını bilemedi.

Siz işi göstermediler mi?

Bu elbise, beni pek şirin göstermiyor.

Ali, hiçbir zaman gerçekleri çarpıtarak göstermez.

Ağabeyinden daha büyük göstermiyorsa da ondan iki santimetre daha büyüktür.

Büyüklere itaat göstermezsen Allah senden memnun olmaz, oğlum.

O, katiyyen Dünya’da zulüm görenlerle dayanışma göstermez.

Evde ona öyle söylemesine rağmen bir şey göstermez.

gösterememek, gösterilmemek, göstertmemek

göster + -me + -mek

göstermemek

etmemek