gehen

Merhaba, buraya gehen kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da gehen kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve gehen kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz. gehen kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada. gehen kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.

Almanca

Zaman Kişi Eylem
şimdiki zaman ich gehe
du gehst
er, sie, es geht
geçmiş zaman I ich ging
geçmiş zaman II (yard. eylem ile)   gegangen
istence kipi II ich ginge
buyrum kipi tekil geh(e)!
çoğul geht!
yardımcı eylem   sein

Eylem

gehen

gitmek, adım adım ilerlemek
(halk ağzı) ulaşım araçlarıyla bir hedefe doğru hareket etmek
ayrılmak, bir yeri ya da bir ortamı terk etmek
mastar durumundaki başka bir eylemle birlikte: diğer eylemin gösterdiği işi yapmak üzere bir yere yönelmek
çalışmak, çalışır halde olmak
geçişsiz, bir düzeneğin özne olması durumunda: bu özneye özgü karakteristik eylemi yerine getirmek
piyasada çok satılmak/tutulmak
genleşmek, uzanmak
devam etmek, (tamamlanmış eylemler için:) sürmek
(hamur): mayalanmak
kabul edilebilir, belirli kurallara uygun ve izinli olmak
yapılabilir olmak
sağlık ve afiyette olduğunu bildirmek
(bilgisayar) auf etwas gehen: farenin imlecini ekranda belirli bir yere sürüklemek, tıklamak ya da açmak
etwas geht auf jemanden: hesabın birisi tarafından ödenmesi (üzerine kalması ya da yazılması)

Örnekler

Ich gehe über die Straße. (Caddeden gidiyorum.)
Ich gehe am Wochenende nach London. (Hafta sonu Londra'ya gidiyorum.)
Als Maria kam, war Peter bereits gegangen. (Maria geldiğinde Peter zaten gitmişti.)
Ich gehe mich waschen. (Banyoya giriyorum.)
Ich gehe einkaufen. (Alışverişe gidiyorum.)
Die Uhr geht nicht. (Saat çalışmıyor.)
Ich hörte unten die Tür gehen. Dann ging das Telefon. (Aşağıdan kapının açıldığını duydum. Sonra telefon çaldı.)
Der dritte Band der Memoiren von Effenberg geht nicht mehr so gut. (Effenberg'in anılarının üçüncü cildi pek iyi satılmıyor.)
Die Hauptstraße geht bis zum Bahnhof. (Ana cadde istasyona kadar uzanır.
Unser Garten geht bis zu den Bäumen da hinten. (Bahçemiz arkadaki ağaçlara kadar uzanır.)
Der Streit geht (so) (schon) seit Jahren. (Bu kavga uzun yıllardır devam ediyor.)
Die Vorstellung ging bis Mitternacht. (Gösteri gece yarısına dek sürdü.)
Der Teig muss noch gehen. (Hamur daha mayalanmalı.)
Man kann in der Bücherei keine laute Musik spielen; das geht doch nicht. (Kütüphanede sesli müzik dinlenmez; yasaktır.)
Der Bauplan beschreibt wie es geht. (Montaj kılavuzu nasıl yapılacağını anlatıyor.)
Wie geht es dir? Gut. (Nasılsın? İyiyim.)
Lass es dir gut gehen. (Kendine iyi bak.)
Erst gehst du auf "Öffnen" und dann klickst du auf "OK". (Önce "Aç"ın üzerine git, daha sonra "TAMAM" üzerine tıkla.)
Die Speisen gehen heute auf mich, die Getränke zahlt ihr aber gefälligst selber. (Bugün yemekler benden, ama lütfen içecekleri kendiniz ödeyin.)

Türetilmiş kavramlar

abgehen, angehen, aufgehen, begehen, eingehen, entgehen, fortgehen, übergehen, vergehen

Kaynakça