(ﺍﺧﻼﺹ) i. (Ar. ḫulūṣ “saf olmak, hâlis olmak”tan iḫlāṣ)
Riyâsız ve yapmacıksız inanış, çok samîmî bağlılık, katışıksız tam doğruluk: Budur şâm u seher ihlâs ile duâmız kim (Fıtnat Hanım). Bu târihî vak’a hıristiyanların taahhütlerine, ihlâslarına, vicdanlarına ne derece inanmak lâzım geleceğini gösterir (Ahmet H. Müftüoğlu). Ama kinleri, garazları iliklerine işlemiş bu Mehmet Ali paşalardan, bu Hüsrev paşalardan, bu Ahmed paşalardan o, hesâbını Allah’a verircesine memlekete hizmet eden hükümdarların, vezirlerin îmânını, ihlâsını beklemek ne abes… (Sâmiha Ayverdi).
Saf ve temiz sevgi, gönülden gelen dostluk: İhlâs ile kaldırırlar düşeni (Pir Sultan Abdal). Kerem saz ile söz ile kendine ferahlık, insanlığa ihlâs getirdi (Safiye Erol).
din. Kulun bütün amel, ibâdet ve davranışlarının şirk ve riyâdan uzak olarak sâdece Allah için olması.
Kur’ân-ı Kerîm’in 112. sûresinin adı: “Arkasından üç ihlâs bir fâtiha okudular.” Kur’ân’ın kilidi ihlâs-ı şerif (Pir Sultan Abdal). Okurdu sûre-i ihlâs hafiyyeten giryan (Hüseyin Sîret).
İhlâs-perver (ﺍﺧﻼﺹ ﭘﺮﻭﺭ) birl. sıf. (Fars. perver “besleyen” ile) İhlâs sâhibi, temiz kalpli.