karikatür

Ayrıca bakınız: karikatur, Karikatur

karikatür (belirtme hâli karikatürü, çoğulu karikatürler)

İnsan ve toplumla ilgili her tür olayı konu alarak mübalağlı bir şekilde veren, düşündürücü ve güldürücü çizim

(mecaz) Beceriksizce yapılmış şey

"Bu çehreye öyle bön, öyle kaba bir hâl çökmüştü ki hiçbir karikatür bunu tasvir edemez." - R. N. Güntekin.

"Birkaç yıl öncesinin karikatürlerinde koskoca bir transatlantikte tek başına balayı seyahatine çıkan milyarderler." - Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste.

"Bol siyah beyaz fotoğraf, daha çok yabancı karikatür" - Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar.

“Züleyha, ara sıra bir yerini getirerek bu tarzda bir hayatın acı, zalim karikatürlerini yaptıkça...” - Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık.

“Bunların türlü türlü karikatürlerle terzil edildiklerini hep temaşa eyledi." - Ahmet Midhat Efendi, Jön Türk.

“Beride üç dört fırça darbesiyle güverte yolcularının karikatürünü çizip çıkarıveren şakacı, müstehzi Cenab'ın aynı değildir.” - Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I.

“Bizimkiler Araplara ‘Abdül’ adını taktı, Abdül fıkraları ve karikatürlerinin haddi hesabı yok." - Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu)

“Ama bu karikatürlerin arkasındaki insanları tanırız.” - Cemil Meriç, Kırk Ambar.

“Fakat söze karışmayıp bir köşede büzülüp oturur, ertesi gün Eleni’ye akşamki misafirin bir karikatürünü yapardı.” - Memduh Şevket Esendal, Miras.

Ev karikatürü

“Paris için ne düşünüyorsan, bil ki, hepsi yanlış, hepsi karikatür.” - Peyami Safa, Yalnızız.

“Bir baştan bir başa karikatür…” - Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan.

Fransızca caricature (fr)

taslak

çizim

karikatürce, karikatürcü, karikatürcük, karikatürken, karikatürle, karikatürlü, karikatürse, karikatürsü, karikatürsüz

IPA^(anahtar): kaɾikaˈtyɾ, çoğulu IPA^(anahtar): kaɾikatyɾˈleɾ

Heceleme: ka‧ri‧ka‧tür

• Vikipedi'de karikatür