live

live

1. (diller) Livonca

Orta İngilizce liven, Eski İngilizce libban, lifian, Proto-Cermence Lua hatası 54 satırında Modül:bağlantılar/şablonlar: Dil kodu "gem" geçersiz.., Ana Hint-Avrupa dili Lua hatası 54 satırında Modül:bağlantılar/şablonlar: Dil kodu "ine" geçersiz..

live

1. hayatta kalmak

   Her memory lives in that song. — Hâtırâsı o şarkıda yaşıyor.

2. ikamet etmek

   I live at 2a Acacia Avenue. — 2a Acacia Avenue'de ikamet ediyorum.

3. yaşamak

   He's not expected to live for more than a few months. — Onun birkaç aydan daha fazla yaşayacağı beklenmiyor.

• IPA^(anahtar): /lɪv/

• dinle (ABD aksanı)

  (dosya)

live (karşılaştırma more live, üstünlük most live)

1. canlı

   The post office will not ship live animals. — Postahâne, canlı hayvan postalamayı kabul etmeyecektir.

   He is a live example of the consequences of excessive drinking. — Aşırı içmenin canlı bir örneğidir.

2. diri
3. hayat dolu, hareketli

   the live spindle of a lathe — bir torna tezgâhının hareketli mili

• IPA^(anahtar): /lɪv/
• (BK ağzı) IPA^(anahtar): /laɪv/

• dinle (ABD aksanı)

  (dosya)

• (canlı): alive
• (diri): living

• dead

• alive