can

Merhaba, buraya can kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da can kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve can kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz. can kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada. can kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.
Ayrıca bakınız: CAN, Can, Çan, çan

Türkçe

Köken

Osmanlı Türkçesi جان‎, Farsça جان‎.

Söyleniş

can (belirtme hâli canı, çoğulu canlar)

  1. birey, ferd; kişi, şahıs
    Benimle beraber dört canız. — F. R. Atay
  2. canlı olma hâli
    eş anlamlıları: dirilik, güç
    Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. — M. Ş. Esendal
  3. gönül
    Çirkin bana kurban, ben de güzele. Can sever güzeli, maldan ziyade. — Karacaoğlan
  4. insan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
    eş anlamlıları: can kuşu, ruh
    Canı yok edecek olan yine kendisidir. — N. Özcan
  5. insanın hislerine taşıyan âlemi
    Çirkin bana kurban, ben de güzele
    Can sever güzeli, maldan ziyade
  6. insanın kendi varlığı, özü
    Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. — R. N. Güntekin
  7. sevgi ve yakınlık hissiyle kendisine bağlanılan
    Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra
  8. (İslâm, tarikat) Bektaşilik ve Mevlevîlikte tarikat kardeşi
    Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. — A. H. Çelebi

Çekimleme

Atasözleri

Deyimler

Türetilmiş kavramlar

Çeviriler

Ön ad

can (karşılaştırma daha can, üstünlük en can)

  1. çok içten, sevimli, sevilen, şirin
    Alphonse Daudet, ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra

Çeviriler

Kaynakça

Azerice

Köken

Farsça جان‎.

Söyleniş

  • Heceleme: can

can

  1. can

Gagavuzca

Köken

Farsça جان

Söyleniş

  • Heceleme: can

can

  1. can

Galiçyaca

Söyleniş

  • Heceleme: can

can

  1. (köpekgiller) köpek, it

İngilizce

Söyleniş

  • Heceleme: can

Yardımcı eylem

geçmiş zaman: could, olumsuz: can not, cannot veya can't

  1. bir şeyi yapabilmek, yapmaya gücü, yeteneği veya imkânı olmak
    They can run fast. — Hızlı koşabilirler.
    I could hear footsteps. — Ayak sesleri duyabiliyordum.
  2. bir şeyi yapmaya hakkı veya yetkisi, izni olmak
    You can use the phone. — Telefonu kullanabilirsin(iz).
  3. birisinden bir şey yapmasını isterken kullanılır: -bilir misin(iz)?
    Can you open the window? — Camı açabilir misin(iz)?

Oksitanca

Söyleniş

  • Heceleme: can

can

  1. (köpekgiller) köpek, it

Tatarca

Köken

Farsça جان‎.

Söyleniş

  • Heceleme: can

can

  1. can

Zazaca

Köken

Farsça جان‎.

Söyleniş

  • Heceleme: can

can e

  1. can