Merhaba, buraya
vermek kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da
vermek kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve
vermek kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz.
vermek kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada.
vermek kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.
Türkçe
Köken
- Osmanlı Türkçesi ويرمك (verme + -k).
Söyleniş
Eylem
vermek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi verir)
- atfetmek, ondan bilmek
- Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. — F. R. Atay
- ayırmak, harcamak
- Bu esere çok emek verdi.
- bırakmak veya bağışlamak
- bir şey üzerinde etki yapmak, şeklini değiştirmek
- Balçığa şekil vermek hiç hoşuma gitmemişti.
- bitki ve ağaç, ürün üretmek
- Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. — R. E. Ünaydın
- cinsî yönden kendisini kullandırmak
- çevirmek, döndürmek, yöneltmek
- Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. — A. İlhan
- dayamak
- Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. — A. Sayar
- doğurmak
- Kezban, ona yedi evlat vermişti.
- düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. — H. Taner
- elinde, üzerinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. — Ö. Seyfettin
- hepsini herhangi bir hâle sokmak
- Yine ortalığı velveleye verdin!
- herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
- Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. — R. H. Karay
- herhangi bir hâle sebebiyet vermek
- Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. — Y. K. Karaosmanoğlu
- kadını, kızı biriyle evlendirmek
- Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. — H. E. Adıvar
- katmak, kazandırmak
- Zencefil, bu yemeğe çok güzel tat verdi.
- sahip olmasını sağlamak
- tespit etmek
- Muayenehaneden saat 15.15'e randevu vermişler.
- ödemek
- Haydi … arabaya atlayın… Köşkten parayı verirler. — P. Safa
- yaymak
- Mum ışık vermiyor, kendini bile aydınlatıyordu.
- (ticaret) satmak
- Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.
Çekimleme
Zıt anlamlılar
Alt kavramlar
bir şey üzerinde etki yapmak, şeklini değiştirmek
elindeki veya üzerindeki bir şeyi bir başkasına iletmek
hepsini herhangi bir hâle sokmak
Atasözleri
Deyimler
üzerindeki veya elindeki bir şeyi bir başkasına iletmek
Türetilmiş kavramlar
Çeviriler
üzerindeki veya elindeki bir şeyi bir başkasına iletmek
- Afrikaanca: gee (af)
- Almanca: geben (de)
- İsviçre Almancası: geben (de)
- Arapça: أَعْطَى (ar) (ʾaʿṭā)
- Aşağı Almanca: geben (nds)
- Azerice: vermək (az)
- Danca: give (da)
- Estonca: andma (et)
- Felemenkçe: geven (nl)
- Fince: antaa (fi), lisätä (fi), myydä (fi)
- Fransızca: donner (fr)
- Gagavuzca: vermek (gag)
- İbranice: לתת (he) (latet)
- İngilizce: give (en)
- İspanyolca: dar (es)
- İsveççe: ge (sv)
- İtalyanca: dare (it)
- Japonca: あげる (ja) (agéru), 下す (ja), くだす (ja) (kudasu), 差し上げる (ja), さしあげる (ja) (sashi ageru)
- Karaçay-Balkarca: ber (krc)
- Kazakça: беру (kk) (beru)
- Korece: 주다 (ko) (juda)
- Kürtçe: dan (ku), dayîn (ku)
- Latince dare (la)
- Macarca: ad (hu), juttat (hu)
- Özbekçe: qilmoq (uz)
- Rusça: давать (ru) (davatʹ), дать (ru) (datʹ)
- Tatarca: birü (tt)
- Kırım Tatarcası: bermek (crh)
- Türk:
- Eski Türkçe: bermek (otk) (bermek), çıfılamak (otk) (çıfılamak)
- Osmanlı Türkçesi: ويرمك
- Türkmence: bermek (tk)
- Yunanca:
- Grekçe: δίδωμι (grc) (dídōmi)
|
Kaynakça
Yardımcı eylem
vermek
- kök veya gövdeleri sonuna -ı/-i, -u/-ü zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- Alıvermek, dizivermek, görüvermek, yapıvermek.