Merhaba, buraya
vermek kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da
vermek kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve
vermek kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz.
vermek kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada.
vermek kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.
Türkçe
Söyleniş
- IPA(anahtar): /veɾ.ˈmec/
- Heceleme: ver‧mek
Köken
- Osmanlı Türkçesi ويرمك (verme + -k)
Eylem
vermek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi verir) -ir
- atfetmek, ondan bilmek
- Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. - Fâlih Rıfkı Atay
- ayırmak, harcamak
- Bu esere çok emek verdi.
- bırakmak veya bağışlamak
- bir şey üzerinde etki yapmak, şeklini değiştirmek
- Balçığa şekil vermek hiç hoşuma gitmemişti.
- bitki ve ağaç, ürün üretmek
- Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Mehmet Ruşen Ünaydın
- cinsî yönden kendisini kullandırmak
- çevirmek, döndürmek, yöneltmek
- Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. - Attilâ İlhan
- dayamak
- Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. - Abbas Sayar
- doğurmak
- Kezban, ona yedi evlat vermişti.
- düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. - Hâldun Taner|H. Taner}}
- elinde, üzerinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. - Ömer Seyfettin
- hepsini herhangi bir hâle sokmak
- Yine ortalığı velveleye verdin!
- herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
- Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. - Refik Halit Karay|R. H. Karay}}
- herhangi bir hâle sebebiyet vermek
- Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- kadını, kızı biriyle evlendirmek
- Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. - Hâlide Edib Adıvar
- katmak, kazandırmak
- Zencefil, bu yemeğe çok güzel tat verdi.
- sahip olmasını sağlamak
- tespit etmek
- Muayenehaneden saat 15.15'e randevu vermişler.
- ödemek
- Haydi … arabaya atlayın… Köşkten parayı verirler.' - Peyami Safa
- yaymak
- Mum ışık vermiyor, kendini bile aydınlatıyordu.
- (ticaret) satmak
- Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.
Çekimleme
Zıt anlamlılar
vermemek
Deyimler
açık bono vermek,
ata et, ite ot vermek,
akıl vermek,
ateş vermek,
ateşe vermek,
baş başa vermek,
biçim vermek,
çeşni vermek,
çocuk vermek,
delinin eline değnek vermek,
emek vermek,
evlat vermek,
gönül vermek,
gözdağı vermek,
haber vermek,
hareket vermek,
heyecana vermek,
hız vermek,
ısı vermek,
ışık vermek,
isim vermek,
karar vermek,
kız vermek,
korku vermek,
nefes vermek,
para vermek,
randevu vermek,
ses vermek,
şehit vermek,
şekil vermek,
tat vermek
velveleye vermek
zaman vermek
Türetilmiş kavramlar
verdirmek,
verebilmek,
vereyazmak,
verilmek,
verivermek
Çeviriler
Kaynakça
Atasözleri
Yardımcı eylem
vermek
- kök veya gövdeleri sonuna -ı/-i, -u/-ü zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- Alıvermek, dizivermek, görüvermek, yapıvermek.