çıkmak

Merhaba, buraya çıkmak kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da çıkmak kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve çıkmak kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz. çıkmak kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada. çıkmak kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.
Ayrıca bakınız: Çıkmak

Türkçe

Köken

Osmanlı Türkçesi چیقمق‎ sözcüğünden nakledildi[1], Proto Türkçe *čïk- (dışarı çıkmak)[2] (çıkma + -k).

Söyleniş

  • IPA(anahtar): /t͡ʃɯk.ˈmak/
  • Heceleme: çık‧mak

Eylem

çıkmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çıkar)

  1. (/-i) vermeye katlanmak
    Çık bakalım paraları!
  2. artırmak, fiyatı yükseltmek
  3. artmak, yükselmek
    Fiyatlar çıktı.
  4. ay veya mevsim geçmek
    Kış çıktı. Mart çıktı.
  5. Ay, Güneş görünmek
    Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. — Y. K. Karaosmanoğlu
    Hava açılmış, Ay çıkmıştı. — R. H. Karay
  6. ayrılmak, sıyrılmak
    Bebeğin patiği çıktı.
  7. belirmek, tanınmak
    Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. — M. İzgü
  8. belli veya görünür bir durumda bulunmak
    Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
  9. binaya kat eklemek
    Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
  10. bir araştırma, bir inceleme sonucu bulmak
    Sularda bakteri çıktı.
  11. bir durumla ilgili niteliklerini kaybetmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
    Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. — T. Dursun
  12. bir iddia ile ortalıkta görünmek
    Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. — P. Safa
  13. bir konu yetkililerce karara bağlanmak
  14. bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
    Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. — H. Taner
  15. bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
    Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? — M. Ş. Esendal
  16. bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir hâle girmek
    Ev, ev olmaktan çıktı.
  17. bir şeyin yukarısına doğru yürümek
    Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. — R. H. Karay
  18. bir yere ulaşmak, varmak
    Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. — M. Ş. Esendal
  19. bitmek, büyümek, sürmek
    Bıyığı çıktı.
    Ekinler çıkmaya başladı.
  20. boy ölçüşmek, karşı gelebilmek
    Güreşte ona çıkacak kimse yok.
  21. bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
    Arabanın direksiyonu çıkmak.
  22. bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
    Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. — Y. Z. Ortaç
  23. bulunmak, var olmak
    Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. — O. C. Kaygılı
  24. bulaşmak
    Kravatın boyası gömleğe çıktı.
  25. büyük abdest bozmak
  26. davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
    Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
  27. duyulmak, yayılmak
    Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyor. — A. H. Tanpınar
  28. eksilmek
    Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
  29. elde edilmek, istihsal edilmek, sağlanmak
    Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. — M. K. Atatürk
  30. erişmek, görmek
    Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. — S. F. Abasıyanık
  31. gelmek
    Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. — R. H. Karay
  32. gerçekleşmek
    İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! — M. Ş. Esendal
  33. gitmek, içeriden dışarıya varmak
    Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. — F. R. Atay
  34. herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
    Alacaklı çıkmak. Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak.
  35. karaya ayak basmak
    1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. — M. K. Atatürk
  36. mâlolmak
    Bu ev dört milyara çıktı.
  37. meydana gelmek
    Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. — R. N. Güntekin
  38. niteliği sonradan anlaşılmak
    Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. — R. N. Güntekin
  39. olmak, oluşmak, teşekkül etmek
    Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
  40. oyunda herhangi bir rolü oynamak
    Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyüboğlu
  41. piyasaya sürülmek
  42. sesini yükseltmek
  43. süresi dolduğunda ayrılmak
    Cezaevinden çıkmak. Daireden çıkmak. Hastahaneden çıkmak.
  44. talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
    Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
  45. unutmak
    O söz hatırımdan çıkmadı.
  46. verilmek
    Emir çıkmak. Maaş çıkmak.
  47. yapılmak, yürümek
    Bu dairede işler kolay çıkmaz.
  48. yayılmak
    Lağımdan pis kokular çıkıyor.
  49. yayımlanmak
    Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. — Y. Z. Ortaç
  50. yeni yetişip satışa sunulmak
    Çilek daha çıkmadı. Erik çıkmış.
  51. yerinden oynamak
    Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. — R. N. Güntekin
  52. yetişecek ölçüde olmak
    Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
  53. yetkili birinin makamına için gitmek
    Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyuboğlu
  54. (mecaz) harcamak zorunda kalmak
    Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
  55. (sosyoloji) flört etmek
    Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. — A. İlhan

Çekimleme

Zıt anlamlılar

Alt kavramlar

Atasözleri

Deyimler

Türetilmiş kavramlar

Çeviriler

Kaynakça