Merhaba, buraya
çıkmak kelimesinin anlamını aramaya geldiniz. DICTIOUS'da
çıkmak kelimesinin tüm sözlük anlamlarını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda etimolojisini, özelliklerini ve
çıkmak kelimesinin tekil ve çoğul olarak nasıl söylendiğini de öğreneceksiniz.
çıkmak kelimesi hakkında bilmeniz gereken her şey burada.
çıkmak kelimesinin tanımı, konuşurken veya metinlerinizi yazarken daha kesin ve doğru olmanıza yardımcı olacaktır. XXX'in ve diğer kelimelerin tanımını bilmek, kelime dağarcığınızı zenginleştirir ve size daha fazla ve daha iyi dilsel kaynaklar sağlar.
Türkçe
Köken
- Osmanlı Türkçesi چیقمق sözcüğünden nakledildi[1], Proto Türkçe *čïk- (“dışarı çıkmak”)[2] (çıkma + -k).
Söyleniş
Eylem
çıkmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çıkar)
- (-ı/-i) vermeye katlanmak
- Çık bakalım paraları!
- artırmak, fiyatı yükseltmek
- artmak, yükselmek
- Fiyatlar çıktı.
- ay veya mevsim geçmek
- Kış çıktı. Mart çıktı.
- Ay, Güneş görünmek
- Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. — Y. K. Karaosmanoğlu
- Hava açılmış, Ay çıkmıştı. — R. H. Karay
- ayrılmak, sıyrılmak
- Bebeğin patiği çıktı.
- belirmek, tanınmak
- Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. — M. İzgü
- belli veya görünür bir durumda bulunmak
- Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
- binaya kat eklemek
- Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
- bir araştırma, bir inceleme sonucu bulmak
- Sularda bakteri çıktı.
- bir durumla ilgili niteliklerini kaybetmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
- Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. — T. Dursun
- bir iddia ile ortalıkta görünmek
- Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. — P. Safa
- bir konu yetkililerce karara bağlanmak
- bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
- Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. — H. Taner
- bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
- Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? — M. Ş. Esendal
- bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir hâle girmek
- Ev, ev olmaktan çıktı.
- bir şeyin yukarısına doğru yürümek
- Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. — R. H. Karay
- bir yere ulaşmak, varmak
- Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. — M. Ş. Esendal
- bitmek, büyümek, sürmek
- Bıyığı çıktı.
- Ekinler çıkmaya başladı.
- boy ölçüşmek, karşı gelebilmek
- Güreşte ona çıkacak kimse yok.
- bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
- Arabanın direksiyonu çıkmak.
- bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
- Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. — Y. Z. Ortaç
- bulunmak, var olmak
- Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. — O. C. Kaygılı
- bulaşmak
- Kravatın boyası gömleğe çıktı.
- büyük abdest bozmak
- davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
- Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
- duyulmak, yayılmak
- Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyor. — A. H. Tanpınar
- eksilmek
- Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
- elde edilmek, istihsal edilmek, sağlanmak
- Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. — M. K. Atatürk
- erişmek, görmek
- Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. — S. F. Abasıyanık
- gelmek
- Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. — R. H. Karay
- gerçekleşmek
- İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! — M. Ş. Esendal
- gitmek, içeriden dışarıya varmak
- Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. — F. R. Atay
- herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
- Alacaklı çıkmak. Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak.
- karaya ayak basmak
- 1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. — M. K. Atatürk
- mâlolmak
- Bu ev dört milyara çıktı.
- meydana gelmek
- Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. — R. N. Güntekin
- niteliği sonradan anlaşılmak
- Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. — R. N. Güntekin
- olmak, oluşmak, teşekkül etmek
- Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
- oyunda herhangi bir rolü oynamak
- Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyüboğlu
- piyasaya sürülmek
- sesini yükseltmek
- süresi dolduğunda ayrılmak
- Cezaevinden çıkmak. Daireden çıkmak. Hastahaneden çıkmak.
- talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
- Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
- unutmak
- O söz hatırımdan çıkmadı.
- verilmek
- Emir çıkmak. Maaş çıkmak.
- yapılmak, yürümek
- Bu dairede işler kolay çıkmaz.
- yayılmak
- Lağımdan pis kokular çıkıyor.
- yayımlanmak
- Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. — Y. Z. Ortaç
- yeni yetişip satışa sunulmak
- Çilek daha çıkmadı. Erik çıkmış.
- yerinden oynamak
- Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. — R. N. Güntekin
- yetişecek ölçüde olmak
- Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
- yetkili birinin makamına iş için gitmek
- Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyuboğlu
- (mecaz) harcamak zorunda kalmak
- Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
- (sosyoloji) flört etmek
- Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. — A. İlhan
Çekimleme
Zıt anlamlılar
Alt kavramlar
Atasözleri
Deyimler
Türetilmiş kavramlar
Çeviriler
çıkmak
- Almanca: herausgehen (de), hinausgehen (de): (kısaca): rausgehen (de)
- Azerice: çıxmaq (az)
- Çekçe: vycházet (cs), vyjít (cs), odcházet (cs), odejít (cs)
- Fince: lähteä (fi), poistua (fi)
- Fransızca: sortir (fr), partir (fr), s’en aller (fr)
- İngilizce: come out (en), exit (en)
- İsveççe: gå ut (sv)
- Norveççe: gå ut (no)
- Sunda dili: genep (su)
- Tatarca: çığu (tt)
- Türkçe:
- Eski Türkçe: agmak (otk) (agmak), boluşmak (otk) (boluşmak), çıkmak (otk) (çıkmak)
- Osmanlı Türkçesi: چيكماك (ota)
- Türkmence: çykmak (tk)
|
Kaynakça